TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

13 Mayıs "ulusal Peyzaj Mimarlığı Günü" Deklarasyonu - 2016

GENEL MERKEZ
13.05.2016 (Son Güncelleme: 17.05.2016 09:59:49)

 

 

 

13 MAYIS "ULUSAL PEYZAJ MİMARLIĞI GÜNÜ"  DEKLARASYONU

13 MAYIS 2016


4,54 milyar yaşında olan dünyamız ve 50 bin yaşındaki insanlığımız, emperyalizmin ve kapitalizmin barbarca saldırılarının yaşandığı, önemli bir tarihsel dönemin içinden geçmektedir.


Emperyalist işgal stratejileri başta içerisinde bizlerin de bulunduğu Ortadoğu`yu yangın yerine çevirmiş, Kuzey Afrika‘ya kadar yayılan Asya Pasifik eksenli yeni stratejiler oluşturulmuş, büyük güçler arasındaki çelişkiler ise gün geçtikçe daha fazla artmıştır.


Türkiye; emperyalizme bağımlılığın ve 1980‘de başlayıp 1990‘larda yeni bir evresine geçen, 2000‘li yıllar ile doruk noktaya ulaşan, neo-liberal dönüşümün sancılarını bütün sınıfsal-toplumsal sonuçlarıyla birlikte yaşamış/yaşamaktadır. Sosyoekonomik ve üst yapısal düzlemlerde büyük oranda gerçekleşmiş kapitalizmin ve neo-liberal sermaye birikim modelinin dünya çapındaki krizi coğrafi eşitsizlikleri derinleştirmiş, yoğun bir kriz sürecinin içine sürüklenilmektedir. Ekonomik ve sosyal haklarda dünya çapında yaşanan gerileme, işsizlik, yoksulluk, göç ve açlık bütün coğrafyalarda derinleşmiştir.


Yaşanan bu hazin durum çocukların kıyılarımıza vuran cansız bedenleri, antik kentlerin tahrip edilmesi, tarihi insanlık tarihi ile aynı miladı taşıyan kentsel dokunun yok edilmesi; barbar ve mezhepçi istilacıların her geçen gün cüretkarca ileri atıldığı bir ortamın hazırlanmasına sebep olmuştur.


Ülkemiz tam da bu gelişmeler yaşanırken; 10 Ekim 2015`te Ankara Gar Meydanı`nda, 12 Ocak 2016`da Sultanahmet Meydanı`nda, 17 Şubat 2016`da Merasim Sokak`ta, 14 Mart 2016`da Güvenpark`ta, 19 Mart 2016`da İstiklal Caddesi`nde patlayan bombalar, Kilis`e atılan roketler ve sokağa çıkma yasakları ile savaşın her yerde yaşamı hedef aldığını göstermiştir.


Benzer durum ülkemizin doğal ve kültürel mirasını da etkilemiş; başta Sur ve Nusaybin olmak üzere kültürel ve kentsel doku tahrip edilmiş, yüzlerce insan yaşamını kaybetmiş, üretilen tahribata ilişkin ise ülkenin her santimetrekaresini rantsal bir müdahale alanı ilan edenler; gerekli incelemeler tamamlanmadan Sur`un restorasyonu için modeller önerilmiş ve rant projeleri üretilmeye başlanmıştır.


Aynı şekilde ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının müsrifçe kullanımının gözlemlenebileceği enerji yatırımları; gerekli incelemeler yapılmadan inşa edilen hidroelektrik santraller, tahmini enerji üretim kapasitesine ulaşamamış olup, yok edilen doğal kaynaklar, akamayan dereler, heyelanlar, geleceğe miras olarak bırakılmıştır.


Turizmin canlandırılması adına Doğu Karadeniz`i baştan başa inşaat alanına dönüştüren ve ismi "yeşil" olan yol projesi ile de yaylarımızın benzer bir süreci yaşayacağını, bilimsel verilerle ortaya konmuştur. 


Kişi başına düşen yeşil alan miktarının 10-15 metrekareye çıkarılması gibi bir hedeften bahsedilirken bazı kentlerde bu değer 1 metrekarenin altına düşmüştür. Kentli ise her geçen gün sağlıksız yapılı çevre içerisinde eksilmektedir. Büyük proje olarak adlandırılan inşa süreçleriyle peyzaj parçalanarak tahrip edilmiş, kentlerimizin silueti bozulmuş, kentsel dönüşüm adı altında "rantsal bir dönüşüm" ile dokunun ve kentsel belleğin yitimi gerçekleşmiştir. Mekânın soylulaşmasına giden yolun kilometre taşları dizilmiştir. Kimliksiz, belleksiz, estetik yoksunu ve modernizmden uzak bir kent dokusunun kendini ileri bir mimari örnek olarak pazarlaması, mesleki düşün alanında da tahribata sebep olmuş, işlevin değil form kaygılarının hakim kılındığı post-modern bir mimari yaklaşımın bir adım ileri çıkmasına sebep olmuştur.


Kentlerde yaşananlar bunlar iken; kırlarımız, kıyılarımız, sularımız, ormanlarımız, meralarımız, yaylalarımız kısacası tüm yaşam alanlarımız, sermaye düzeninin doymak bilmeyen para hırsının insafına terk edilmiştir. 


21. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşadığımız bu buhran yıllarını geride bırakmak için; kentsel dokunun yeniden inşa edildiği bugünlerde; 1933 yılında CIAM (Uluslararası Modern Mimarlık Kongresi) tarafından kaleme alınan "Atina Anlaşması" nın temel doktrini; "kişisel çıkarların, her yerde, kamusal yarardan sonra gelmesi ve her bireyin, rahat bir konutta, güzel bir şehirde yaşama gibi temel bir mutluluktan payını alması gerekir" ifadelerinin pusula olarak kabul edilmesi gerekmektedir.


"Kişisel çıkarların kamusal yarardan sonra geleceği yarınları inşa edeceğiz" diyen Peyzaj Mimarları Odası, Ulusal Peyzaj Mimarlığı Günü‘nü kutlarken bu ülkenin umudu olan tüm Peyzaj Mimarlarının istihdamının önemine bir kez daha vurgu yapmaktadır. 


Taleplerimiz açıktır;


     - Plansızca açılmış ve her yıl 1000‘den fazla öğrenci kabul eden Peyzaj Mimarlığı Bölümlerindeki eğitim kalitesinin arttırılmasını,  kaliteli eğitim veremeyen bölümlerin kapatılmasını ve öğrenci kapasitelerinin azaltılarak meslektaşlarımızın nitelikli yetişmesini, eşitlikçi ve parasız bir eğitim sistemi istiyoruz.


     - Peyzaj Mimarlarının; doğal ve kültürel varlıkların korunması ve kullanımı konusunda karar mekanizmalarının ayrılmaz parçası haline gelmelerini; doğal, kırsal, kentsel tüm alanların şekillendirilmesinde etkin ve karar verici olmalarını istiyoruz.


     - Kentlerimizin, hoyratça yapılan plan değişiklikleriyle kaos ortamına sokulmamasını, yanlış kentsel dönüşüm uygulamalarıyla geçmişlerini ve geleceklerini kaybederek kimliklerinden koparılıp birer rant aracı haline getirilmemesini istiyoruz.


     - Peyzaj Mimarlığı bilim, ilke ve esaslarının uygulandığı, insanca barınma hakkının ve deprem gerçeğinin gerektirdiği, yapı denetimi, enerji, tarım, orman, su kaynakları ve kentlerin yönetimi gibi alanlarda, mesleki denetim ve bilimsel-teknik kriterler devre dışı bırakılmadan planlamaların yapılmasını, Peyzaj Mimarlığı disiplininin gerekleri olmaksızın planlama kriterleri oluşturulmaması için Peyzaj Mimarlarının kamuda istihdamının ivedilikle gerçekleştirilmesini istiyoruz.


     - Ülkemizde yarım yüzyıllık mesleki birikimimiz ve 22.yılını kutlayan Oda örgütlüğümüz ile bir kez daha ülke, kamu ve toplum yararını bilimsel ve teknik esaslarla; emperyalist politikaların ekonomik, toplumsal, politik, kültürel tüm alanlardaki yıkım ve tahribatların karşısında olacağımızın altını çizerek vurguluyor; eşit, özgür bir Türkiye istiyoruz.


Büyük mücadeleler sonucu kurulmuş Cumhuriyetimizin değerlerinin hızla yok edildiğini üzülerek görüyor ve bu değerlere sahip çıkıyoruz.


3 yıl önce tamda bugün 301 Maden Emekçisini Soma`da yitirmiş bizler, Cumhuriyet tarihinin en fazla can kaybının yaşandığı bu iş cinayetinin sorumlularının hesap vermelerini istiyor ve yitirdiğimiz 301 canımızı yitirilişlerinin yıldönümünde saygıyla anıyoruz.


Tüm üyelerimizin 13 Mayıs Ulusal Peyzaj Mimarlığı Gününü kutluyoruz!

 


TMMOB Peyzaj Mimarları Odası

12. Dönem Yönetim Kurulu

Okunma Sayısı 245
Fotoğraf Galerisi